25 Şubat 2017 Cumartesi

POLONYA

Şimdi,

Planımız kısaca şöyle: Varşova-Krakow-Zakopane-Budapeşte-Bratislava-Viyana. Böylelikle Beril'e olan sözümü tutmuş olacağım. Yani gittiğim 3 Capital'e onu götürme sözünü.

Köln/Bonn havalimanından Varşova Modlin Havaalanına indik. Bilet fiyatı kişi başı 33€'ya geldi. Bu fiyat Ryanair için pahalı. Çünkü planımızı son anda yapmıştık. Modlin'den Varşova merkeze gidiş 10€. Otobüs sizi Varşova Bilim ve Kültür binasının önünde bırakıyor. Buradan direk Hostel'imize gidip eşyalarımızı bırakalım dedik. Adı: Tapir Hostel.

 Eşyalarımızı hostele bıraktık. Bu gece Beril'le ayrı odalarda kalacağız çünkü fiyatı uygundu ve bir şey diyemedik :D Fiyat bir gecelik iki kişi: 20€. Şimdi yürüyerek Lazienki Krolevskie Parkına gidiyoruz. Sokaklarda ilgimizi çeken bir şeyler olmadı. Havanın soğukluğundan olsa gerek, insanlar pek bir mutsuz. Yüzleri donuk tepki vermiyorlar gibi. Garipti.

 Parkın içinde sincaplar ilgi çekiyor. İnsanlar sincaplara ceviz,fındık vb. şeyler veriyorlar. Parkın içinden geçen küçük su kanallarında da balıklar var. Sincapların arasından yürüyerek Old Town'a gittik. Yol üzerinde bir kahvecide kahve aldık havanın soğuğundan biraz korunmak için.

Cadde üzerinde Old Town'a devam edince ünlü bilim adamı Copernicus(Kopernik)'in heykeli bulunuyor. Bu cadde de gezmek için ideal. Adı: Nowy Swiat.

Eski şehrin içine girince pek bir özellik göremiyoruz. Açıkçası hiçbir özelliği olmayan Varşova'yı bizim Ankara'ya benzettik.

Old Town'u turladıktan sonra karnımız iyice acıkmıştı ve Beril'in Bonn'danki Varşovalı arkadaşı Asia'nın önerisiyle bir restorana(Zapiecek) gittik. Restoran konumu. Old Town'da çeşit çeşit restoranlar bulunuyor. Buralarda meşhur Polonya mantılarını deneyebilirsiniz. "Dumpling" İngilizcesi, "Pierogi" Lehçesi. Biz de Pierogi, Bigos, ünlü lahana çorbası "Kapuşniak"  ve 2 bira söyledik. Bigos lahanalı ve etli bir yemek. Pierogi mantı, diğeri de lahana çorbası. Bol lahanalı bir akşam geçirdik. Hepsi 28€ tuttu.

Hostelimize dönüp güzel bir uyku çektik.

Sabah Krakow'a trenle gideceğiz. Tren kişi başı 15€'ydu. Otobüs 10€'ya geliyor ama tren yolculuğunun daha zevkli olması ve daha kısa sürmesi bizi kendine çekti. Tren 3,5 saat - Otobüs 6 saat. Tren biletini internetten veya direk merkezi tren istasyonundaki bürolardan temin edebilirsiniz. Biz direk gidip almayı tercih etmiştik .

Siz de Varşova'dan Krakow'a geçerseniz mutlaka tren kullanın. Yoksa yoldaki geyik sürülerini kaçırırsınız. Heryer geyikti. Çok güzeldi... Tepelerden kulaklarını dikmiş geçen treni izliyorlardı. Bu arada trende içki içmek yasakmış ama ben bir birayı çoktan gömmüştüm.

Şimdi Krakow'dayız.

Tren garından inip hostelimizin yolunu tuttuk. Hostel: White Eagle Hostel. Fiyat 4 gece 2 kişi için 85€. Bu hostel şehrin tam göbeğinde bulunuyor ve yürüyerek her yere gidebiliyorsunuz. Üstelik ambiyansı da gayet hoş. Eşyalarımızı bıraktığımız gibi şehir turu yaptık. Varşova'dan sonra Krakow bize çok iyi geldi. Sokakları daha canlı daha tarihi daha güzeldi. Hitler'in önemi büyükmüş bu konuda. Krakow zaten bizim diyip dokunmamışlar. Ama Varşova'da taş üstünde taş bırakmamışlar.

Krakow'un tarihi yeri iki bölümden oluşuyor. Almanların inşa ettiği taraf var Polonyalılar'ın inşa ettiği taraf. Aradaki farkı şehir haritasında bile görebilirsiniz. Alman tarafı nizami düzenli evler sıra sıra. Diğer taraf ise aynı bizim sistem: gelişi güzel.

Hostelin konumu mükemmel olduğu için ilk gün merkezi gezdik. Zaten her yer çok yakındı birbirine. Ünlü Krakow meydanında çarşı, katedral ve birçok tarihi ev bulunuyor. Eşyalarımızı koyduktan sonra  benim Slovenya'daki arkadaşım Gosia geldi ve ilk onunda buluştuk. Karnımız biraz aç olduğu için ünlü Polonya çorbalarından içelim dedik. Konum. Bu restoranda yöresel yemekler de var. Domates ve pancar kökü(beetroot) çorbası söyledik. Pancar kökü çorbası içinde haşlanmış yumurta ile geliyor. Çorbalarımızı bir güzel içtikten sonra şehir turuna başladık. Fiyatını hatırlamıyorum çünkü Gosia ısmarlamıştı. Ama çok pahalı değil. Polonya genel olarak ucuz bir ülke.
Krakow meydan

Meydana geldik. (Plac Mariacki). Meydanda bulunan çarşıya "Krakow Cloth Hall" girdik. Burada çeşitli satıcılar bulunuyor ve genel olarak yöresel giysi ve eşyalar satılıyor. Polonya da kehribar çok yaygın . Kehribardan yapılmış çok çeştli takı ve aksesuarlar mevcut.
Buradan da çıkarak Krakow Kalesine geçtik. Kalenin içini gezdikten sonra Jewish District yani Yahudilerin yaşadığı bölgeye gittik. Burada Eski Sinagog ve Schindler'in fabrikası var. Gezmeniz şiddetle tavsiye edilir.
Hava soğuk olduğu için sıcak bir şeyler içmek istedik. Yahudi bölgesinde Zenit diye bir cafe'ye geçip kahve içtik. Konum.

Yoğun bir sohbetin ardından saat de ilerlediği için Gosia'yla ayrıldık. Karnımız acıkmıştı ve bir şeyler yemek istiyorduk.

Grozdka Caddesi üzerinde çeşit çeşit yerli yemek yapan yerler vardı. Buralar çeşit bol ve aldığınız yemeğin gramına göre fiyatlandırıyorlar. konum. Yöresel yemekler yapan bu restoran fiyat/kalite oranına bakılırsa iyi seviyede.

Yemekten sonra tatlı bir şeyler yemek için meydanda bulunan Castor Cafe'ye gittik. Konum. Çilekli çikolataları harika. Hediyenizi buradan alabilirsiniz.

**Hediye olarak alınabilecek en iyi şey bence 10cc'lik çeşit çeşit olan Polonya vodkalarıdır. Hele bir fındıklı vodka var ki, gerçekten tam bir sanat eseri. Sütle için. Cevizlisi ayrı, meyvelileri ayrı, fındıklısı ise apayrı. Vodkanın markası: Soplika. Fiyatı 7 Zloti civarı.

İkinci Gün.

Sabah kahvaltı olarak marketten aldığımız hamur işlerini yedik. Çoğunun tanesi 1€ bile değil.

Bedava şehir turuna katıldık. Bedava şehir turlarıyla ilk kez burada tanıştık. Bahşiş usülü çalışıyorlar. Bize Krakow'un içini güzelce gezdirip anlattılar. St. Mary Bazilikası, Wavel Kalesini, Yahudi bölgesini, Eski Şehri iyice anlattı rehber.Sizler de bu turlardan mutlaka faydalanmaya çalışın ,oldukça verimli geçiyor :)

Kalenin yanında bulunan ejderha heykeli para atınca alev püskürüyor.

Bu ejderhanın hikayesi ise şu:
Bir zamanlar  Wavel Kalesinin altındaki mağarada bir ejderha yaşıyormuş. Ejderha durmadan şehre zarar veriyormuş. Buna daha fazla dayanamayan halk ejderha ile anlaşmaya karar vermiş ve ejderha bunun karşılığında her ay mağaralarına bir kız getirip bırakmalarını istemiş. Şehirde sadece Kral Krakus'un kızı kalana kadar devam etmiş bu anlaşma. Sonra Kral kızını ejderhaya vermemek için dört bir yana haber salmış ejderhayı öldüren kızımla evlenir diye. Bunu duyan ayakkabıcı Dratewka, sülfür koyduğu koyun postunu mağaranın önüne atmış.
Ejderha postu yiyince çok susamış ve yanı başındaki nehirde bulunan tüm suyu içmiş ve orada patlayıvermiş. Prenses ve Dratewka mutlu bir hayat yaşamışlar.

Ejderhanın tüm suyunu "içtiği" Vistül nehri kenarında yürüyüş yapabilirsiniz.

Nehrin kenarını yürüdükten sonra, kalan zamanımızda da ara sokakları gezdik. Ara sokaklarda çok güzel değişik eşyalar satan dükkanlar vardı. Şöyle değişik dekorları olan bir mekan var. Uğrayabilirsiniz. Stajnia Pub.


Yine açız.

Ne zamandır geyik etini denemek istiyorduk. Polonya'da bazı restoranlarda geyik eti olduğunu duymuştuk. Biz de  bugün kendimizi ödüllendirip güzel bir restorana gitmek istedik. Restoran Miod Malina. Bu restoran gerek dizaynı olsun gerek hizmeti ve yemekleri olsun. Gayet başarılıydı. Geyik, ördek, salata, patates ve tabiki şarap söyledik. Her şey çok güzeldi. Ördek:12€ , Geyik: 16€ idi.

Denemeye kesinlikle değer. Geyik eti beklentimizin çok daha üstündeydi. Kuzu etini geçer bence. Çok yumuşak ve kıvamlı bir et.

3. Gün.

Zakopane'ye gideceğiz.

Sabah erkenden çıktık yola. Krakow Zakopane arası otobüsle 2 saat sürüyor. Otobüse şu linkten bakabilirsiniz. Busradar

Planımız Zakopane, oradan da Morksie Oko. Zakopane'ye gelince her yer bembeyaz. Biz de Morskie Oko'ya yani daha yükseğe çıkacağımız için daha fazla üşümemek için biraz vodka almak istedik. Şehrin içini gezerken küçük bir bakkal bulduk. Oradan yiyecek bir şeyler ve vodka aldık. Zakopane'den Morskie Oko'ya gitmek için dolmuşları beklerken otobüs terminalinin yanindan hot dog aldık.

Dolmuşla Morskie Oko yoluna çıkmak yaklaşık 50 dakika sürüyor. Buradan da isterseniz at arabasıyla isterseniz  yürüyerek Morskie Oko'ya ulaşabilirsiniz. Yürümek 2 buçuk saat sürüyor.

Biz macera aradığımız için yürümeyi tercih ettik. Kar hiç durmadı ve her yer bembeyazdı. Gölün  kenarına vardığımızda bitmiş bir haldeydik ve kendimizi orada bulanan tahtadan yapılmış restoran işlevi gören yere attık. Burada biraz dinlendikten sonra yanımızda getirdiğimiz kruvasanı yedik vodkayı içtik.

Zakopane
Donmuş gölün üzerinde yürümeye gidiyoruz. Kar hiç durmadı. Lapa lapa yağıyor. Gölün sonunda kardan evler yapmışlar. Eskimoları şimdi daha iyi anlıyoruz. Gölü biraz turladıktan sonra restorana geri dönüp sıcak bir şeyler içmek istedik. Lahana ve sebze çorbası bizi baya bir ısıttı.

Şimdi dönüş vakti.

Salaklık başa bela, yine yürüyerek geri döndük. Bunun şerefine yolda bir güzel düştüm.

Zakopane'ye geri dönünce otobüsü beklerken otobüs garında kaloriferin yanına geçip ayakkabılarımızı ve çoraplarımızı çıkarıp biraz ısıttık. (Türkiye'den geldiğimiz belli olsun diye). Her tarafımız sırılsıklamdı.  O günden sonra nasıl hasta olmadığımızı hala merak ediyoruz. :D

Hava karardı. Çok yorgunuz. Otobüse kendimizi zor attık. Krakow'a geri dönüyoruz.

Bir duş. Direk yatak.

Dördüncü yani son günümüz.

Bugünü çok igrenç ama herkesin görmesi gereken bir yer olan Auschwitz'e ayırıyoruz. Burası bir Nazi toplama kampı. Çok iğrenç işkencelerin yapıldığı insanlık ayıbı bir yer. Fiyatlar ve saatler hakkında bilgi almak için şu linki kullanabilirsiniz: http://auschwitz.org/en/

Auschwitz
Eğer rehberli tura katılmak istiyorsanız ki kesinlikle buna katılın, size bir kulaklık veriyorlar ve rehber geze geze anlatıyor: Gaz odaları, insan fırınları, yıkılan binalar, mahkumların çalıştıkları yerler...

1,1 milyonu Yahudi olmak üzere toplam 1,3 milyon insan öldürülmüş burada. Çoğu da kampa geldikleri ilk günlerde...



Burayı Gosia ile birlikte gezdik. Gün sonunda da Krakow'a döndük. Bugün çok zorlamadık çünkü bir önceki gün çok yorulmuştuk ve sabah 4'te Budapeşteye otobüsümüz vardı.

Sonraki yazımda Budapeşte'den bahsedeceğim.

Hoşçakalın





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder