Hakkımızda

Merhabalar, benim Adım Erdal Genç, kız arkadaşımın adı Beril Büyükabalı.  İstanbul'da okuyan seyahat aşkıyla yanıp tutuşan bir çiftiz. İstanbul'un bir çok yerini gezmiş olmamıza rağmen, yurtdışını gezmek istiyorduk. Bizi en çok etkileyen şeyler ise tabi ki Erasmus'a giden arkadaşlarımız anlattıkları ve paylaştıkları fotoğraflardı. Neyse, Erasmus'a gitmeye karar verdik. Beril Bonn/Almanya'ya, ben ise Nova Gorica/Slovenya'ya gitmeye hak kazandık. Böylelikle gezilerimiz için gereken kıvılcımı bulmuş, hayatımızı değiştirecek o seneyi yaşamış olacaktık.

Peki Neden "Oba Çanağı"?

Obada en çok kap kacak Oba Beyi’nin çadırında olur. Yeteri kadar kazan, yeteri kadar büyük tencere, kepçe, obadaki kişi sayısı kadar tahta kaşık ve çok sayıda bakır çanak hazır olurdu. Obadan birinin konuğu gelecek olsa, düğün yapacak olsa kazan, tencere, çanak hep Oba Beyi’nin çadırından temin edilirdi. Bir yerde obanın ortak malı gibi korunurdu bu araçlar, gereçler. Örneğin en fazla kullanılan kaplar arasında çanaklar gelirdi. her yıl Oba beyi tarafından kalaylattırılan bakır kaplar kullanıldığında hemen yıkanıp kurulanır ve Oba Beyi’nin eşi vasıtasıyla yerine konurdu. En çok kullanılan çanaklar bazen çadırdan çadıra gezdirilir, en son kimin işi varsa kullandıktan sonra çanak yerine getirilirdi. Bu yüzden elden ele, çadırdan çadıra, toplu yemeklerden, mevlitlere kadar hep gezen çanaklar oluyordu. Sonradan yerleşik düzene geçenler bile bir düğün yapacak olsalar, üç günlüğüne evlerden sini, kazan, kepçe, bakır çanak gibi kullanılacak kapları toplarlar ve düğün sonrasında da yerine teslim edilirdi. İşte o zamanlardan kalma bir deyim vardır. yerleşik düzene geçenler de kullanılır, Yörükler de kullanır. Evden eve, obadan obaya çok gezen kişilere “oba çanağı” demek adet olmuştur.
  Ünal Şöhret Dirlik
Kaynak